Yücel Koç - Kahramanlar ülkesi... Kahramanların şehri
Güzel ama zor ülkede yaşıyoruz.
Neler görmüşüz...
Hâlâ da uğraşıyoruz.
Hiç bitmeyen savaştayız sanki.
Terörle mücadele başka nedir ki!
Ve düşmanın siyasette, medyada, akademide, yargıda, bürokraside, orada-burada, hemen her yerde gördüğümüz kolları, yardakçıları.
Dört yandan çevrilmişiz, çemberi yarmanın derdindeyiz...
Lakin, karşımızdaki yapı da az-buz değil, bilesiniz.
***
Kolay değil, 200 yıllık serencamdan bahsediyoruz.
Hangi iktidarın, hangi siyasi hareketin bu kadar uzun tecrübesi var, söyler misiniz?
Neyse ki millet çaylak değil.
Aksine, bin yıllık şerbetli bu topraklarda.
Bu yüzdendir ki, ne vakit sahte yüzlerin zehrinden midem kalksa, "hakikate" dönerim yüzümü...
Yani Anadolu'ya...
İrfan ehli Anadolu insanına...
İlaç gibi deva, çay gibi safa...
Bugün de böyle bir örnek anlatacağım size...
Maraş'tan ve kahramanlarından bahsedeceğim...
Kahramanmaraş'tan.
***
Yüz yıl önce uğradığı işgali 22 gün 22 gecede bitiren bir şehirden bahsediyoruz, esas durun.
Evlerini yurtlarını yakma pahasına Maraş'ı Fransız'a ve Ermeni'ye dar eden kahraman şehirden...
Sütçü İmam'ın hemşehrileri, torunları şükür ki bugün de durmuyor.
Çağırdılar, gittim gördüm.
Gastronomi yazarımız Adnan Şahin daveti iletince Valilik ev sahibi diye düşünmüştüm ama asıl organizatör Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası çıktı.
Adnan Şahin ve sevgili dostum Cüneyt Asan'ın organizasyonlarında gündem bellidir; şehrin lezzetleri.
Teknik tarafını anlamasam da her Türk erkeği gibi yemek ilgi alanım.
Hele et varsa...
Bir de etin ustası Cüneyt Asan oradaysa...
Neyse oruç oruç sizi daha fazla zorlamayayım.
***
Kahramanmaraş da komşuları Şanlıurfa, Gaziantep, Adana gibi lezzeti bol şehir.
Ramazan öncesi gittiğimiz iyi olmuş, onca çeşit bir aylık iftara zor sığardı herhâlde.
İşte böylesine zengin bir mutfağı Türkiye tanısın, tatsın istiyorlar.
Hoş, Maraş dondurmaya ismini vermiş şehir.
Hele MADO diye bir büyük markaya sahipler ki, dünyaya değer.
Sahipleri de kıymetli, gayretli insanlar.
Üç kardeş, bir pastaneden çıktıkları yolculukta, bugün milyarlarca dolarlık şirketin sahibi olmuşlar ama gidin bakın, hâlen nasıl esnaf gibi mücadele veriyorlar.
Bilmiyordum, şehrin altı büyük markası daha varmış dondurmada...
Alpedo da onlardan biri. Her birinin öyle hikâyeleri var ki, imrenerek dinledim.
***
Sumağı, tarhanası, cevizi, biberi, tirşiği, daha anlatacak çok malzeme var da, gastronomi benim alanım değil.. En çok ilgimi çeken şehrin dokusu...
Kültürü, sosyolojisi, ekonomisi.
Bu kadar yeşil bir yer olduğunu bilmiyordum mesela.
Müthiş kaplıca otelleri yapmışlar.
Yedikuyular'da kayak tesisi de var.
Gaziantep, Malatya akın akın orada.
Anladık ki, âlem Antep'e, Antepli de Maraş'a hasta.
Oteller desen öyle, yaylalar öyle...
Hele Başkonuş diye bir yayla var ki...
Hayatınızda 'mutlaka görülmesi gereken yerler' listesinin başlarına koyun derim.
Niye biliyor musunuz?
Buranın güzelliği, sahipli olması.
Serhan Erdoğanyılmaz isimli bir kardeşimiz, yurt dışında aldığı eğitime, kariyere falan bakmamış, İstanbul'u terk edip, âşığı olduğu memleketine taşınmış.
O yaylayı itin kopuğun mekânı olmaktan çıkarıp, öyle bir yer hâline getirmiş ki, inanamazsınız.
İçinde ceylanlar mı gezmiyor, yaban geyikleri mi?
Bakıma muhtaç civardaki bütün yaban hayvanlarının da bakım merkezi olmuş bu yayla.
Serhan Kardeşimiz, doğaya uyumlu kütük evler de yapmış.
Tek problem; çevre iller burayı fazla tutmuş...
En az bir ay önceden rezervasyon yapmazsanız boş yer zor bulursunuz.
Konaklayamasanız da gidin derim; hiç değilse bolca oksijen solursunuz.
Boşa demiyorum bunu; en çok akciğer kanseri hastaları ya da nefes darlığı problemi yaşayanlar tercih ediyormuş bu yaylayı.
Zaten kütük evlerde kalanların çoğu da bu konaklamayı tercih edenlermiş.
Uzun süre kaldıkları için kütük villalarda yer bulmak zorlaşmış.
Geri kalanını, giderseniz Serhan Kardeşimizden dinlersiniz.
***
Şehre gelince...
7 Güzel Adam dersem, edebiyattaki derinliğini anlarsınız herhâlde.
Bir de müze yapmışlar ki bu değerli şairlerimize...
İçinize çekin o atmosferi; gidin, görün mutlaka.
Sonra...
El işlemeciliğinin kralı var burada.
Çeyizin her çeşidi...
Başta ceviz sandık ve bakır işlemeciliği olmak üzere, pek çok el sanatı capcanlı yaşıyor Kahramanmaraş'ta.
***
Yemek, dondurma, yayla falan dedik...
Zannetmeyin ki şehrin geçimi bundan.
1 milyon 168 bin nüfus var Kahramanmaraş'ta.
Her yıl artıyor üstelik...
Çünkü sanayi var, iş var.
Ekonomik büyüklüğü ne kadar biliyor musunuz?
31 milyar lira.
Şirketlerinin aktif büyüklüğü; 51 milyar.
6 organize sanayi bölgesi faaliyette, 4'ü de yapım safhasında.
2 bin fabrika harıl harıl çalışıp 140 ülkeye ihracat yapıyor.
İSO 500 En Büyük Sanayi Kuruluşları sıralamasında 8'inci şehir.
Türkiye'de metal mutfak eşyalarının yüzde 60'ı, ipliğin yüzde 35'i, pul biberin yine yüzde 60'ı Maraş'ta üretiliyor.
Elbette henüz bir Gaziantep değil ama hızla ilerliyor.
***
Bakın, şehirlerimiz arasındaki güzel bir rekabetten bahsediyoruz.
Üretimi, ihracatı artırmayı konuşuyoruz.
Şehirlerimizi daha fazla nasıl tanıtırız, nasıl daha fazla turist çeker ve cazibe merkezi oluruz diye kafa yoruyoruz.
Bunlar ne güzel şeyler...
Bunlar hakikatler...
Türkiye'nin gerçeği, aslında konuşulması gereken meseleleri bu.
Daha iyi nasıl oluruz, bunun mücadelesini vermemiz gerekirken...
Siyasete dönüyoruz, heyhat!
2019 seçimlerinde muhalefetin kampanyası neydi, hatırlayan var mı?
"Parayı betona, yatırıma gömdüler..."
Neyse, yine oralara girip güzelim mevzuyu kirletmeyeyim.
***
Seni gördüğüme, sende gördüklerime çok sevindim Kahramanmaraş.
Bizi bu gezide ağırlayan ve çok güzel bir ilimizi daha yakından tanımamızı sağlayan Kahramanmaraş Ticaret Odası Başkanı Şahin Balcıoğlu ve Yönetim Kurulu Üyesi Nazlı Ceylan Balduk Kurtul'a ne kadar teşekkür etsek az.
Ve gezide bizi yalnız bırakmayan milletvekilimiz Mehmet Cihat Sezal'a.
Öylesine mutlu ve umutlu döndüm ki oradan...
İnanın anlatamam.
Kahramanlarınla var ol, yolun açık olsun Kahramanmaraş.