Maraş’ın saklı hazineleri
İnsanın aklını başından alan bir doğa. Tepeleri karlı dağlar, gözün alabildiğine uzanan ormanlar, akarsular, baraj gölleri. Manzara o kadar etkileyici ki beş dakikada bir arabayı durdurup fotoğraf çekmeyi teklif ediyorum.
Kahramanmaraş suyuyla havasıyla, henüz el değmemiş doğasıyla bambaşka. Türkiye’ye ilk kez gelen birini yaylalarına çıkarırsanız asla bu ülkeyi unutmaz ve mutlaka tekrar gelir.
Bugüne dek neden bu muhteşem doğa değerlendirilemedi bilemem ama bölgede bir an önce doğaya saygılı, saflığını koruyan yayla turizmi dünyaya tanıtılmalı.
Yemek kültürü, mutfağı deseniz bir başka serüven...
Dondurması, tarhanası zaten adıyla özdeşleşen en önemli değerleri ama bugüne dek nedense doğası, yaylaları gibi her biri birbirinden lezzetli yemekleriyle de ön plana çıkarılmadı. Her şeyin bir zamanı vardır diyelim. İnanıyorum ki o zaman şimdi geldi...
LEZZET SEYAHATNAMESİ
Bu iki günlük kısa seyahate Ömür Akkor’la ve Komili Türkiye Gıda Direktörü Erman Erol ile birlikte çıktık.
140 yıllık geçmişiyle zeytinyağı dendiğinde ilk akla gelen markalardan Komili’nin, Ömür Akkor’un neredeyse 14 yıllık emeğinin ürünü olan, bugüne dek 80 kent ve kasabaya giderek hazırladığı Lezzet Seyahatnamesi’ne destek olmasının yemek kültürümüze de katkısı büyük.
Bu seyahatte Ömür Akkor’u daha yakından tanıdım. Sayesinde çok özel genç insanlarla tanıştım.
Her biri Türkiye’nin iyi okullarında okumuş ve kentine geri dönmüş. Kimi aile işinde çalışıyor, kimi kendi işini kurmuş.
Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Genç Girişimciler Kurulu’nda 15 genç iş insanı var. Henüz biri mimar diğeri eczacı olmak üzere sadece 2’si kadın...
GÜMÜŞER AİLESİNİN BAĞ EVİ
Kipaş Holding’in ortaklarından Halil İbrahim Gümüşer’e aile yadigarı Bağ Evi’nde eşi Melek Gümüşer’in hazırladığı öğle yemeği sofrası yaşamımda unutulmazlar arasında yerini aldı.
Onun sayesinde gelenekleri yaşatmanın, gelecek kuşaklara aktarmanın ne denli önemli olduğunu bir kez daha anladım.
Melek Hanım anneannesi, annesi, kayınvalidesinden öğrendiği gibi neredeyse kullandığı tüm gıda maddelerini kendisi üretiyor.
Umarım tanıştığım oğlu Halit, zarif gelini Fatma Gümüşer başta olmak üzere ailenin tüm çocukları bu geleneği sürdürür.
Ekşili çorba, analı kızlı, ciğerli bulgur pilavı, Melek Hanım tarzı pazı sarması, mimbar dolması, etli havuç dolması, kömbe, içki köfte, bastık, cevizli, fıstıklı samsa ve sucuk...
Yemekleri yerken geleneksel Türk mutfağını anlamak isteyen dünyaca ünlü şefler bu lezzetleri mutlaka tatmalı diye içimden geçiriyorum. Kim bilir belki bir gün bu hayali gerçekleştiririz Melek Hanım’la beraber...
BAŞKONUŞ YAYLASI
Başkonuş Yaylası’nda uçsuz bucaksız ormanın yanı başında, binlerce endemik bitkinin kokuları arasında bir hafta geçirmek sanıyorum insanın fiziki ve ruhsal tüm dertlerini alır götürür.
Serhan Erdoğanyılmaz da böyle düşünmüş olmalı ki İstanbul’daki profesyonel yaşamı kenara bırakıp eşi Aslı ve 6 aylık bebekleriyle beraber memleketleri Maraş’a yerleşmiş.
Erdoğan Yılmaz ailesine ait Orman Bakanlığı’ndan 49 yıllığına kiraladıkları Başkonuş Yaylası’nın tesislerini babası ve kardeşiyle birlikte işletiyor.
Yaylada 2 kişilikten 9 kişiliğe kadar farklı büyüklükte 15 bungalov var. Ayrıca karavan ve çadır kampı alanları bulunuyor. Yakında Sır Baraj Gölü’nde tekne turlarına da başlayacaklarmış. Bir zamanlar en önemli ticaret yolu üstünde kervanların konaklama yeri olan
Başkonuş Yaylası’nda 1989 yılında Geyik Üretme İstasyonu kurulmuş.
Yıllar sonra geyikler doğaya bırakılmış. Şimdi 250-300 civarı geyik olduğu tahmin ediliyor.
MARAŞ TARHANASI
Maraş tarhanası gerçekten çok özel. Geleneklerini sürdüren aileler, yayladaki evlerinde tarhanalarını kendileri yapıyor.
Keçi ve koyun sütünden yoğurt, buğday yarma, biraz su, tuz, kekik gibi aromatik otlarla yapılıyor. Karışım bir gece dinlenmeye bırakılıyor. Hasırların ya da çöpten çiğ dedikleri ince kamışların üzerinde iki gün kurutulup kış için hazır hale geliyor.
Maraş’ta tarhananın tazesi firik olarak adlandırılıyor.
Kıvamı, görünüşü yufkayı andırıyor. Ceviz badem, fıstık gibi kuruyemişle yeniyor.
Maraş tarhanası çok fazla talep gördüğü için üretimi de endüstriyel bir hale gelmiş. 39 yıllık marka Haşiroğlu kentin en büyük tarhana üreticilerinden. Çok temiz, modern bir tesiste geleneksel yöntemlerle üretim yapıyorlar.
Tesisi ikinci kuşak Samet Çiftaslan’la birlikte dolaşıyoruz. Bembeyaz önlükleri içinde çalışan kadınların yaptığı çorbayı içiyor; taze yumuşacık ve fırınlanmış çıtır tarhanaları atıştırıyoruz...
YAŞAR PASTANESİ
Yaylalardaki keçilerin sütü, dağlarda yetişen orkide kökünden elde edilen salep ve şekerle ortaya çıkan muhteşem bir lezzet.
Türkiye’nin en kendine has, en özel dondurması Maraş dondurması. En iyi yapan yerlerin biri de 60 yıl önce Yaşar Kanbur’un kurduğu ve bir Maraş klasiği olan Yaşar Pastanesi geliyor.
Bugün işlerin başında Erdal Kanbur var. Kanbur ailesi aynı zamanda Mado markasının sahibi. Birçok yerde franchising verdikleri şubeleri var.
Ama buranın dondurmasının tadı bir başka. Erdal Bey, gıda mühendisliği ve işletme eğitimi almış iki oğlu her daim işin başında.
Yaşar Ice adıyla açtıkları yeni ve modern şubelerinde akşamları yaptıkları Firik (taze) dondurmayı da mutlaka tadın derim.
Ömür Akkor’un dediği gibi “Böyle bir lezzet yok. Sadece bu dondurma için bile Kahramanmaraş’a gelinir”.
NEREDE YEMELi
SARAYALTI KASABI: Kasapta hazırlanıp karşıdaki taş fırında pişen ‘yan yana’ ya da ‘eli böğründe’ denilen domates, biber ve sarımsaklı kuzu pirzolayı yemeden dönmeyin.
EKŞİ TATLI BAKERY: Eylül ile Hikmet Gümüşer de üniversite eğitimlerinin ardından memleketlerine dönen genç kuşak Maraşlılardan. Çok hoş modern bir pastane ve fırın açmışlar. Pastaları da çok lezzetli ama organik siyez buğdayı ile yaptıkları ekşi maya ekmeklerini çok başarılı buldum.
KÜÇÜK EV TEKEREK: Geleneksel Maraş yemeklerini kaliteli ve hızlı bir servisle yiyebileceğiniz Anadolu kentlerinde eksikliği duyulan konfor ve şıklıkta modern bir esnaf lokantası. Akşam yemekleri için öneririm...
MENEKŞE KELLE PAÇA: Oraya gidemedim ama çorbalarının efsane olduğu söyleniyor...