Şehr-i Azim Gastronomisi
Evliya Çelebi’nin dediği gibi Şehr-i Azim - Kahramanmaraş’a düştü yine yolum. Edebiyatın, şiirin ve yemeğin başkenti Kahramanmaraş.
Kurtuluş Savaşı yıllarında cesur halkının verdiği mücadeleyi ünlü Bahtiyar Yokuşu’nda dinlediğimde benliğimin her zerresinde hissettiğim ‘Güzel Maraş’. Öylesine güzel ki, alabildiğine yeşil, alabildiğine su, çiçek, lezzet kısacası her güzelliğin sahibi bu Akdenizli kent.
Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkası Şahin Balcıoğlu ve KMTSO Yönetim Kurulu Üyesi Nazlı Ceylan Balduk Kurtul’un davetlisi olarak gastronomi dünyasının sayılı isimleri olan arkadaşlarımla gittiğim kentte sabaha Anadolu şehirlerinin en çok sevdiğim alışkanlıklarından biri olan çorba içerek başladık. Menekşe Paçacı’da Remzi Usta’nın hazırladığı çorbanın yanı sıra Maraş tarhanası tiridi en çok ilgimi çeken lezzet oldu. Tirit, Maraş tarhanasının paça suyu ile ıslatılıp birkaç kuruyemiş çeşidi ile sunulmasıyla hazırlanıyor. Bir diğer adı da ‘beşibiryerde’. Sonraki durağımız Kahramanmaraş Müzesi. Direkli Mağarası keşifleri, Maraş aslanı ve antik dönem fil iskeleti en çok ilgimi çekenler. Sadece müze severlerin değil herkesin görmesinde fayda olan bir kültür hazinesi burası.
Şehrin sokaklarındaki kısa yürüyüşümüzden sonra vardığımız Mutfak Müzesi’nin bahçesindeki güzel ağacı, kesildiğinden dolayı tekrar selamlayamadığım için üzgünüm. Ancak müzeyi aynı görkemiyle tekrar gördüğüm için de mutluyum. Kent mutfak kültürünün demirbaş eşyalarının sergilendiği, eski konağın ev sahipliği yaptığı müzenin bahçesinde sumak ekşisinin yapımını öğreniyoruz. Sumak öyle bir ürün ki, tatlı-tuzlu neredeyse her yemeğe benzersiz lezzet katmakta bir şaheser. Üstelik suyla buluşturulup güneşte bekletilince pekmez gibi koyulaşarak kıvam alıyor. Akıt olarak adlandırılan bu ürün bölgede özellikle sarmalar ve dolmaların vazgeçilmezi. Dünyanın en sağlıklı tatlandırıcıları arasında yer alıyor. Tadımını da keyifle yaptıktan sonra yine düşüyoruz yollara.
Bu kez kentin Kapalıçarşı’sı içinde yaptığımız keşifler öylesine çok ki kente önceki gelişlerimde bunları nasıl da görmediğime şaşırıyorum. Aslında sonradan fark ediyorum ki bu çok normal. Kapalıçarşı, bakırcılar çarşısı, mazmanlar çarşısı, kazzazlar çarşısı, demirciler çarşısı gibi birçok çarşı ile bağlantılı. Dulkadiroğlu Beyliği döneminin saray kalıntılarının bulunduğu Sarayaltı bölgesine çok yakın olan bu alan defalarca gezilecek bir yer.
Keşif gezisi sırasında soluklanmak için verdiğimiz çay molasında damaklarımız bu kez kentin en ünlü pidecilerinden birinde tattığımız fıstıklı şekerli ve peynirli pideler ile şenleniyor. Bir de fırından taze çıkan ünlü Maraş çöreğine denk gelince değmeyin keyfimize.
Şehrin merkezindeki çarşıda olunur da 170 yıllık Yaşar Pastanesi’ne gidilmez mi? Türkiye’nin en lezzetli dondurmasını üreten bu yerde dondurmamızı yiyoruz derin sohbetlerle. Sonrasında yürüyerek ulaştığımız Germanicia antik kentin büyüleyici kalıntıları ve rehberimiz İlker Benli’nin güzel anlatımı bizi o anlara taşıyor. Tek kelimeyle büyüleyici.
Ve günün son noktası ise akşam yemeği için gittiğimiz Kocabaş Konağı. Kervan Pastaneleri tarafından hazırlanan akşam yemeğinin menüsünde sömelek köfte, yavan köfte, ekşili aya sulusu, Maraş tava, Maraş taraklık ve Maraş ev kadayıfı yer alıyor. Ambiyansı ve misafirperverlikleriyle mutlu olup gecenin geç bir saatinde oradan ayrılıyoruz.
İkinci Gün
İkinci günün sabahı kahvaltımız kentin ünlü mekanlarından biri olan Küçük Ev’den. İrişkitli yumurta en çok ilgimi çeken oldu. Daha doğrusu sucuğun burada irişkit olarak adlandırılması. Kentte bir sabah geleneği olan ciğer kebabı da nefisti. Tarihi Maraş konaklarını tanımak için yaptığımız şehir turu öylesine güzel detayları öğrenmemize vesile oluyor ki, her mimari detayın nasıl da kentin iklimi, geleneği ile eşleştirilip başarılı bir kimliğe büründüğünü görüyoruz. Kapı tokmaklarının dili, konakların ‘hayat’ adı verilen bahçelerinin kalın ve yüksek duvarları gibi her detay Maraş yapılarını benzersiz ve kalıcı hale getiriyor.
Edebiyatçılar Şehri
Sırada Yedi Güzel Adam Müzesi var. Necip Fazıl Kısakürek, Mahsuni Şerif, Nuri Pakdil, Rasim Özdenören’in kenti Maraş. Kimi burada doğmuş, yaşamış kimi ise şair Cahit Zarifoğlu gibi yolu ünlü Kahramanmaraş Lisesi’ne düşmüş edebiyatımızın bu çok ünlü ve değerli isimlerinin. Yedi Güzel Adam Edebiyat Müzesi gibi kıymetli bir mekanın da sahibi olan Maraş, UNESCO’ya Türkiye’den edebiyat alanında müracaat eden ilk ve tek şehir.
Maraş tarhanası yapımı için Haşiroğlu tesislerine doğru sonrasında rotamız. Geleceğin gıdası olarak adlandırılan bu ürünü çok uzun yıllar, uygun koşullarda saklamak mümkün. Sadece Maraş’a has olan firik tarhanası efsanevi bir yiyecek.
Kentin Hazineleri
Kahramanmaraş öyle bir kent ki coğrafi işaret alınarak tescil edilmiş tam 13 yöresel ürüne sahip. Sumak ekşisi akıtı, fıstık ezmesi, Çağlayancerit cevizi, Maraş dondurması, Maraş çöreği, Maraş biberi, Maraş tarhanası, Andırın tirşiği, oyma ceviz sandığı, sim sırma, hartlap bıçağı, Maraş burma bileziği ve son olarak yemenisi tescil edilmiş; sırada tescil almayı bekleyen birçok ürünü daha var. Doğal güzellikleri ve binlerce yıl öncesini çok net bir şekilde anlatan tarihi yapılarıyla Kahramanmaraş, 2500 çiçekli bitkinin, 500 çeşit endemik bitkinin sahibi bir kent. Gastronomi tutkunu olan herkesin tanıması gereken malzeme ve yemeğe sahip. Ravanda şerbeti, fıstık ezmesi, sarı çeltik pirinci, Andırın tirşiği, halise, cevizli kırma tatlısı gibi yüzlerce lezzet herkesçe tanınmayı, keşfedilmeyi bekliyor.
Başkonuş Yaylası
Sonraki rotamız Başkonuş Yaylası. Şehir merkezinden yaklaşık 1 saat uzaklıkta ve 1300 metre rakımlı Başkonuş, bir mikroklima ve oksijen kaynağı... En yüksek noktasına tırmanıldığında İskenderun Körfezi’nin görülebildiğini söylüyor Serhan Erdoğanyılmaz.